Öjeni: Vadedilen İyiye Gidiş ve Statükonun Belirsizliği
Bireyin doğduğu an, yaşamını idame ettirebilmesi için fiziksel zorunluluk gerektiren eylemleri yapabilme kabiliyetine ihtiyacı vardır. Bununla birlikte, birey büyüyüp gelişince kılgısal akıl olaya dahil olur ve ahlaki zorunluluklar ortaya çıkar. Öyle ki, günlük hayattaki en basit eylemlerimiz bile ahlaki yasalarla değerlendirilir. Ahlaki değer ve davranışlar toplum normları, içsel inanışlar ve etik kurallarla ilişkilidir. Ancak, kişilerin yaşamları boyunca karşılaştığı çeşitli durumlar ahlaki çatışmalara yol açabilir. Tarihteki en büyük ahlaki çatışmalardan biri olan öjeni girişimleri, toplumsal düzen adı altında devletin halka müdahalesini her alanda meşrulaştıran bir soykırımdır. İnsanların genetik özelliklerini değiştirme veya seçme fikri, doğal seçilimin önüne geçip ahlaki ve toplumsal normları yeniden şekillendirmeyi amaçlamaktadır.
Öjeni (eugenics) kavramı, insanların genetik özelliklerini “iyileştirme” amacıyla bilimsel ve toplumsal girişimlerde bulunma fikrini ifade eder. Öjenik fikrini ilk ortaya atan Yunan Filozof Platon’un ideal devletine bakacak olursak hiyerarşik sisteme bağlı bir ideokrasi görürüz. Halkın rızasının ya da itaatinin söz konusu olmadığı ve yöneticilerin kamunun potansiyellerini gözetmeksizin hareket ettiği bu düzende özgürlüğün temel ilkesi olan yaşama hakkı göz ardı edilerek öjenik kanunu meşrulaştırılmaya çalışılmıştır.
Sir Francis Galton, kuzeni Charles Darwin’in insan ve hayvan türlerinin gelişimini açıklayan evrim teorisinden esinlenerek bu gelişim fikrini “iyiye gidiş” olarak yorumlamasıyla insanın gen havuzunu değiştirmeyi amaçlamış ve öjeniyi 1884’te Yunancada “iyi doğmuş” anlamına gelen eugenes kelimesinden türetmiştir. Öjeni 20. yüzyılın başlarında Amerika Birleşik Devletleri’nde ve diğer birçok ülkede uygulamaya konulmuş ve ırksal ayrımcılığa yol açmıştır.
Özellikle Hitler ve Nazi Partisi, öjenik fikirleri uygulamaya geçirmeye büyük ilgi göstermiştir. Hitler, Almanya’nın ırksal üstünlüğünü korumak amacıyla ırk temizliği politikalarını desteklemiştir. Onun öjenik fikirleri, üstün olarak kabul ettiği Aryan ırkının devamlılığını sağlamak ve diğer ırkları ortadan kaldırmaya odaklıdır. Hitler, bu amaca ulaşmak için 1993’te yürürlüğe giren “Rassenhygiene” yasaları ve holokost gibi uygulamaları yaparak insanlık tarihinin 20.yüzyılda en karanlık dönemini yaşamasına sebep olmuştur.
Hitler gibi sürerdurumdan rahatsız olup mevcut düzene karşıt olma durumunda kişinin nihai amaçlarını gerçekleştirebilmesi için azınlıklarca savunulan bir ideolojiye sahip olması ve buna karşıt olarak toplum tarafından kabul görülen belirli ideolojilerin varlığı gerekmektedir. Hitler ve onun gibi korkunç işler başarmış liderlerin ideolojileri toplum hayatına girer ve domestik kabul edilir çünkü bazı şeyler fark ettirmeden toplum içine işler. İdealize ettiği düşünceleri uygulamaya koymak isteyen diktatörler, bunu en ayrımcı yöntemle yapmaları gerekse bile, bu düşünceleri meşrulaştırmayı başarır. İnsanlık dışı uygulamaları gerçekleştirmeyi başaranlar tarihdeki en karanlık dönemlerin şahikaları olarak bilinirler.
Öjeni fikrinde belirli özelliklere göre şekillenen bir toplum yapısı vardır. Öjeninin genetik özelliklere dayalı olarak insanları kategorilere ayırdığı gibi algı yönetiminde de amaç halkı belirli bir fikre yönlendirmektir. Her iki yaklaşım da insanları kategorize ederek ve belirli özellikleri vurgulayarak toplumsal yapıyı değiştirme ve güç elde etme amacı taşır. Sürerdurumu değiştirmek için politik ve ideolojik hedefler doğrultusunda insanlari belirli fikirlerle ilişkilendirmeye çalışan bu yöntemler kendinden olmayanı reddederek kendini var etme çabası içerisindedir.
Sonuç
Toplumsal ilerleme vaatlerinde oluşturulan toplum ideali süregelen idealleri yok etme politikasını izler. Fakat evrim, kontrolünü elimize alabileceğimiz bir mekanizmadan ibaret değildir. Evrim, iyiye gidişi değil doğaya adaptasyona bağlı olan değişim ve gelişim sürecini ifade eder. Öjeni uygulamaları, bireyler arasında ayrımcılığa ve hiyerarşik yapıların güçlenmesine neden olur. Seçici üreme ve genetik mühendislik gibi pratikler, belirli genetik özelliklere sahip olanları diğerlerinden üstün görmeyi teşvik eder ve toplumsal bütünleşmeyi engeller. Öjeni fikri, dejenere toplumların karanlık zihinlerinde dolaşan bir hayalettir; insanlığın değerini sorgulatırken, insan doğasının esas güzelliklerini unutturarak varlığını sürdürmeye çalışır.
Yorumlar
Yorum Gönder